Prolaktin yüksekliği beyinde yer alan hipofiz bezlerinden çeşitli nedenlere bağlı olarak prolaktin hormonunun idealden daha fazla salgılanmasıdır. Kısaca PRL olarak adlandırılan prolaktin hormonu gebelik döneminde meme bezlerinin gelişimini sağlıyor ve doğumdan sonra da süt üretimine olanak tanıyor.
Bu nedenle söz konusu hormonun halk arasında süt hormonu olarak adlandırıldığını belirtebiliriz. Bazı nedenlere bağlı olarak prolaktin hormonu sadece kadınlarda değil erkeklerde de yükselebiliyor. Erkeklerde bu hormonun yüksekliği öncelikle testosteron seviyesinin düşmesine yol açıyor. Bu da cinsel isteksizlik, sperm hücrelerinin kalitesinde düşüş ve kısırlık gibi sonuçlar doğurabiliyor. Prolaktin hormonunun norma değerlerini açıklayacağız ancak öncesinde yükselmesiyle ilgili detaylı bilgi aktaralım.
Prolaktin hormonu hamileliğin 8. haftasından itibaren meme bezlerini olgunlaştırmaya başlar. Bu sayede memeler anne sütü üretimine hazırlanır. Gebelik ve lohusalık döneminde prolaktin yüksekliği normal bir durumdur. Ancak normal şartlarda yüksek oranlarda seyretmesi çeşitli sıkıntılara yol açabilir.
Halk arasındaki adıyla süt hormonu yumurtlama ve adet döngüsünün kesilmesi gibi işlevlere de sahiptir. Erkeklerde özellikle cinsel istek üzerinde etkili olan bu hormon sperm üretiminde de rol alıyor. Prolaktin hormonunun düşük olması da en az yüksek olması kadar sakıncalıdır. Çünkü düşük olması doğumdan sonra süt üretiminin düşük olmasına, yumurtlama fonksiyonlarının yavaşlamasına, erkeklerde prematür ejakülasyon sorunlarına yol açabilir.
Genel olarak prolaktin yüksekliği belirtilerini şu şekilde listeleyebiliriz:
Bu belirtiler prolaktin yüksekliği durumunda her hastada ortaya çıkmayabilir. Bu nedenle belirtilerin sadece birinin olması durumunda bile zaman kaybetmeden doktora başvurmak en akılcı seçim olacaktır.
Hamilelikte prolaktin yüksekliği meme bezi gelişimini ve süt üretimini sağladığından tıbben bir problem olarak görülmez. Ancak gebelik olmadığında bu hormonun yüksekliği çeşitli sağlık sorunlarına işaret edebiliyor. Hipofiz bezinde iyi huylu tümör olması, polikistik over sendromu, bazı böbrek ve karaciğer hastalıklarına bağlı olarak bu hormon yüksek oranda seyredebiliyor.
Bu tümörlere dair tanı MR ile konabilir. Sonrasında tümörlerin ilaç ile tedavi edilmesi ya da cerrahi operasyon ile alınması gündeme gelir. Memelere yapılan masaj uygulamaları, ağı egzersizler ve uykusuzluk sorunlarının da bu hormonun artmasına yol açtığı biliniyor. Tüm bunlarla birlikte süt hormonu olarak bilinen hormonun yükselme nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Doğum sonrasında anne adayları sütünü kontrol etmek için memelere masaj yapabiliyor. Bu işlemin sürekli olarak yapılması da bu hormonun yükselmesine yol açabiliyor.
Daha önce de değindiğimiz gibi hiperprolaktinemi yani prolaktin yüksekliği sadece kadınlara özgü bir durum değildir. 300’den fazla sayıda fonksiyona sahip olduğu düşünülen bu hormonun yüksek olması durumunda erkeklerde şu belirtiler ortaya çıkabiliyor:
Söz konusu hormon genellikle gebelik döneminde gündeme geliyor olsa da aslında vücuttaki sıvıların dengesi, metabolizma, üreme, bağışıklık sistemi hatta davranışlarda bile etkilidir. Erkeklerde bu hormonun yüksek olması kemik erimesi ve görme bozuklukları gibi sorunlar yaratabilir. Aynı zamanda şiddeti değişmekle beraber baş ağrısı sorununa da yol açabildiğini belirtelim. Memelerde büyüme gibi sorunlara yol açması ise erkeklerde gerginlik ve stres gibi unsurları beraberinde getirebiliyor.
Özellikle anne adayları prolaktin yüksekliği durumunda normal değerlerin kaç olması gerektiğini de merak edebiliyor. Prolaktin hormonunun normal değerleri şöyledir:
Kadınlarda hamilelik durumunda süt hormonu bir süre boyunca yüksek oranlarda seyredebilir. Bu durum normal olarak kabul edilir. Bununla birlikte lohusalık döneminde de söz konusu hormonun bir süre yüksek olması da normaldir. Fakat gebelik ya da lohusalık söz konusu değilse bu durumda prolaktin hormonunun yüksek olması FSH ve GnRH hormon üretimine de zarar verir ve bu hormonları baskılar. Bu durum kadınlarda yumurta üretimini kestiğinden gebelik oluşamaz ve beraberinde adet düzensizliği gibi çeşitli sorunlar da yaşanabilir. Erkeklerde ise testosteron seviyesinin düşmesine yol açabilir.
Toplumda süt hormonu bozukluğu olarak adlandırılan durum aslında bu hormonun normal değerlerden daha az ya da daha fazla salgılanıyor olmasıdır. Hem yüksek hem de düşük olması durumunda mutlaka gerekli tedavi seçeneklerinin değerlendirilmesi gerekir. Bu hormonun normal referans aralığına çekilebilmesi için öncelikle yüksek ya da düşük olmasının nedenlerinin araştırılmasına ihtiyaç olur. Bu nedenlerin ortadan kaldırılması durumunda hormon değerleri de dengelenir.
Kimi zaman gebelik dönemi dışında prolaktin yüksekliği durumunda ilaç tedavisine de ihtiyaç olabileceğini belirtelim. Bu hormonun yüksek olması kadın ve erkeklerin ruh halini de olumsuz yönde etkiler. Asabiyet ve sürekli stres altında hissetme gibi ruh hallerinin sorumlusu pek çok farklı neden olabileceği gibi prolaktin hormonu da olabilir. Kadınlarda adet döneminin uzun sürmesi, vajinal kuruluk gibi şikayetlere yol açabilen bu durum tek başına kısırlık nedeni bile olabiliyor.
Elbette prolaktin yüksekliği gebelik döneminde normal olarak kabul edilen bir durumdur. Hatta gebelik döneminde bu hormonun yükselmemesi anormal kabul edilir. Genel olarak hamile olan kadınlarda süt hormonu değerleri 209 µg/L düzeyine kadar çıkabilir. Emzirme dönemi boyunca yüksek seviyede seyredebilir.
Emzirme dönemi sona erdiğinde ise hormon düzeyi de azalmaya başlar ve normal referans aralığı olan 15 µg/L ile 25 µg/L arasına çekilir. Bu arada söz konusu hormonun kiloya neden olup olmadığı da merak ediliyor. Bu hormonun yüksekliği ile kilo alma arasında bir ilişki yoktur. Adet dönemlerinde vücutta hafif ödem olmasının nedeni de prolaktin değildir.
Elbette vücudun tüm hormon değerlerinin ideal aralıkta olması çok büyük önem taşıyor. Tıpkı prolaktin yüksekliği gibi bu hormonun düşük olması da istenen bir durum değildir. Prolaktin düşüklüğüne yol açan unsurları şu şekilde listeleyebiliriz:
Prolaktinin düşük olması durumunda da derhal bir doktora başvurulması ve gerekli tedavinin uygulanması sağlanması büyük önem taşıyor.