Gebelikte toksoplazma problemi anne adayları için endişe verici olabiliyor. Gondii olarak da adlandırılan toksoplazma en genel şekli ile tek hücreli bir mikroorganizma olarak tanımlanabilir. Bu mikroorganizma genellikle çiftlik hayvanlarında enfeksiyona neden olsa da insanlarda da enfekte nedenlerinden biri olabiliyor. Ancak bu konuda önemli bir unsurun altını çizmek gerekir. Bu mikroorganizma hayvanlardan insanlara direkt bir temas yoluyla bulaşmıyor. Çiftlik hayvanlarının az pişmiş olarak tüketilmesiyle bulaşıyor.
Bu konuda anne adaylarının dikkatli olması ise büyük önem taşıyor. Az pişmiş et tüketiminden tüm anne adaylarının kesinlikle uzak durması gerekir. Gebelik döneminde vücuda bulaşması durumunda gondii kaynaklı düşükler, bebeklerde ise ciddi sağlık sorunları meydana gelebilir. Gözde retina enfeksiyonuna da yol açabildiğini söyleyebiliriz. Bu durum görme kaybına kadar gidebilir. Toksoplazmanın belirtilerine ve hastalara nasıl tanı konduğuna da değineceğiz. Ancak öncesinde nedenleri ele alalım.
Nedenlerin başında gelen unsur, enfekte olan çiftlik hayvanlarının etlerinin az pişmiş olarak tüketilmesidir. Genellikle gebelikte toksoplazma sorununa neden olan unsurlar olarak çiftlik hayvanlarının besin yoluyla tüketilmesi gösteriliyor olsa da geyik etinin ya da avlanan diğer enfekte hayvanların etlerinin tüketilmesinin de nedenler arasında yer aldığını söyleyebiliriz. Bu hayvanların dışkısının yanlışlıkla ağza temas etmesi durumunda da söz konusu rahatsızlık ortaya çıkabilir.
Bir diğer neden de pastörize edilmemiş olan süt ürünlerinin tüketilmesidir. Çünkü bu ürünler de söz konusu paraziti içerebiliyor ve tüketilmesi durumunda da vücuda girmiş oluyor. Çiğ et ile temas eden bıçak, kesme tahtası gibi mutfak malzemelerinin sıcak su ile yıkanması önemlidir. Bu malzemelerin yıkanmadan ağza temas etmesi ya da ele teması ve sonrasında elin ağız ile teması gibi durumlarda da parazit vücuda bulaşabilir. Toksoplazmanın meyve ve sebzelerin yüzeyinde de olabildiğini belirtelim. Meyve ve sebzeler mutlaka iyice yıkanmalıdır.
Bazı kişilerde gebelikte toksoplazma durumunda hiçbir belirti ortaya çıkmayabilir. Bu nedenle bazı anne adaylarının enfekte olduğundan haberinin bile olmadığını söyleyebiliriz. Bazı anne adaylarında ise grip benzeri belirtiler gözlemlenebiliyor. Genel olarak belirtiler şöyledir;
Şayet kişinin bağışıklık sistemi zayıfsa bu durumda semptomlar daha ağır bir şekilde gözlemlenebiliyor. Kemoterapi görmüş hatsalar, AIDS hastaları ya da yakın zamanda organ nakli olmuş hastalarda ortaya çıkabilen belirtiler ise şöyledir:
Grip benzeri semptomlara neden olması gebelikte toksoplazma tanısının konmasını güçleştiriyor. Kişinin bazı şüpheleri varsa gebelik öncesinde doktora başvurması ve tarama testinin yapılmasını talep etmesinde fayda olacaktır. Eğer gebelik döneminde bazı şüpheler olursa bu durumda hastanın kan testi yaptırması istenir. Kan testi ile parazite karşı vücut tarafından üretilen antikorlar tespit edilir. Bu testler IgG ve toksoplazma IgM adını taşır.
Anne adayına tanı konursa bu durumda bebeğe geçip geçmediğinin belirlenmesi gerekir. Bebeğin enfekte olup olmadığının anlaşılması için gebeliğin 15. haftasında amniyosentez sıvısı alınması gerekir. Böylelikle gerekli tespitin yapılması sağlanır. Fetüsü çevreleyen bu sıvıdan çok az miktarda alınır ve bu nedenle bebeğin amniyosentezden zarar görmesi de engellenmiş olur. Bu sıvı ile bazı testler gerçekleştirilir.
Öncelikle gebelikte toksoplazma enfeksiyonu geçirilip geçirilmediğini anlamak için test yapılması gerektiğini belirtelim. Bu testin duyarlılığı oldukça yüksektir. Koldan alınan az miktarda kan numunesi, söz konusu testin yapılabilmesi için yeterli oluyor.
IgG testi sonucunun negatif çıkması, bu kişinin enfeksiyona karşı bağışıklık kazanmamış olduğunu gösteriyor. Bu test sonucuna sahip olan kişinin vücudunda mikroorganizma yoktur. Test sonucunun pozitif olması ise kişinin bağışıklığının olduğunun göstergesidir. IgM testinin negatif olması ise kişinin enfeksiyon geçirmediğini gösterirken pozitif olması da enfeksiyonu geçirmekte olduğunun göstergesi olarak kabul edilir.
Elbette gebelikte toksoplazma tedavisi konusunda kişinin bağışıklık sisteminin güçlü olup olmadığı da belirleyici oluyor. Güçlü bir bağışıklık sisteminin olması durumunda tedaviye gereksinim olmayabilir. Zira rahatsızlık kendi kendine düzelebilir. Tedaviye karar verilmesi durumunda ise ilaç kullanımı tercih edilir. Doktor tarafından reçete edilen ilaçların kullanımıyla kısa sürede tedavinin yapılması mümkün olabiliyor. Antibiyotik ilaç ile gerçekleştirilen tedavi, bu parazitin bebeğe bulaşma olasılığını % 60 oranında engelleyebiliyor.
Elbette gebelikte toksoplazma kişinin doğum yapmasına engel bir durum değildir. Bu tespitin yapılması, bebeğin alınması gerektiği gibi düşünceleri doğurmamalıdır. Parazit, bebekte bazı sorunlara neden olabilir. Ancak doğum yapılmasını önleyebilecek bir durumun söz konusu olmadığını söyleyebiliriz.
Anne adayında gebelikte toksoplazma olup olmadığının anlaşılması için kan testi gerçekleştirilir. Bu test ile vücuttaki söz konusu mikroorganizmaya karşı antikor üretilip üretilmediği yapılan test ile anlaşılabilir. Ancak bebeğe bulaşıp bulaşmadığının anlaşılabilmesi için amniyosentez yapılmasına ihtiyaç olur. Anne adayından alınan kan numunesi, bebeğe bulaşıp bulaşmadığını anlamayı sağlamaz. Bu nedenle hamileliğin belirli bir döneminde bebek için amniyosentez yapılmasına ihtiyaç olur.
Öncelikle gebelikte toksoplazma testlerinin yorumlanmasının şu şekilde yapıldığını belirtelim:
Anne adaylarında gebelikte toksoplazma olduğuna dair belirtiler ortaya çıkmamış olsa dahi enfeksiyonun bebeğe geçmiş olma ihtimali bulunur. Bu durum bebekte doğumdan sonra oldukça ciddi sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına yol açabilir. Ayrıca erken doğum, ölü doğum ve düşük riskinin de ciddi seviyede artabildiğini belirtelim.
Anneden bebeğe toksoplazma geçmesi durumunda yani bebeklere gondii enfeksiyonun olması durumunda çoğu zaman hastalığın belirtileri de gözlemlenir. Bu gibi durumlarda bebeklerde aşağıdaki sorunlar görülebilir:
Bebeklerin bu hastalıktan anne karnındayken etkilenme oranları ise gebeliğin hangi döneminde olunduğuna bağlı olarak değişkenlik gösterebiliyor. Doğum ne kadar yakınsa, bebeklerin etkilenme oranlarının da o kadar yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda trimester dönemlerine göre etkilenme oranlarını şu şekilde sıralayabiliriz: